Bir insanı değiştirebilecek en önemli şey “Aşk” olmalı diye düşünmekten kendimi
alıkoyamıyorum. Bir insanın içinde büyüttüğü bir süre sonra da sahip olmak için
var gücüyle çaba harcaması sizce “Aşk” değil de nedir?
Bir aşk’ın sebepsiz yere idam
edilişiyle ilgili yazdığım bu hikaye, umarım önyargıyla hayat sürenlerin
önyargılarını kırar.
Her ikisi de birbiri hakkında
hiçbir bilgiye sahip değillerdi. Öyle ki birbirleriyle tanışmaları iki cümlelik
sözlerle başlamıştı.
Birinin yazma yeteneği, diğerinin
iletişim kabiliyeti kuvvetliydi. Her ne olduysa yazılan ve konuşulan cümlelerle
oldu. Başlarken de biterken de anlatılmak istenen hep aynı şeydi.
Sevmek sevmek ve yine sevmek…
Farkına sonradan varsalar da bu
böyle biliniyordu!
Birisi eksik sevgiden bahsediyor,
diğeri tüm benliğiyle sevmekten, sahip olmaktan ve paylaşmaktan.
Bu durum öyle bir boyuta ulaşıyor
ki, aralarındaki sorunları dahi çözemez hale getirip kendi içlerindeki sevgiyi
yok ediyorlardı.
Farkındaydılar.
Bunun bilincinde oldukları da her
hallerinden belliydi.
Öyle bir gururun içerisindeydiler
ki, sevgileri günden güne erirken dur diyemeyecek kadar ağırdı bu durum.
Her ikisinin de üzerinde düşündükleri artık farklı gibi
görünmeye başlamıştı.
Birbirini görmek adına bin bir türlü sorunla uğraşan bu
ikili, zor bir kararın içerisinde kendilerini bulmuşlardı.
Bir birlerini gördüklerinde kış uykusundan uyanmış gibi bir
birlerine bakışları bile sıcacık sevgi doluydu.
Bir yürek fırtınasıydı içlerindeki sıcaklık.
Ne olduysa bu kadar samimi ve dik duruştan sonra oldu.
Kız artık görüşmekten kaçıyor, zamanı, işleri ve aileyi
bahane etmeye başlıyor.
Erkek ise sabır ve sukut ile beklemeyi susmayı tercih
ediyordu.
Belki de en büyük hata, bu iki sebeple başlamıştı.
Çaresizliğin içerisinde buldular bir birlerini.
Kız duygularını öldürmüş, erkek içinde aynı şeyleri
yapmasını bekliyordu.
Farkındaydı öyle bir şeyin hayal bile edilemeyeceğinden ama
yine de şansını denemek istiyor, erkeğinde hayallerinin söneceğini düşünüyordu.
Başarısız oldu!
Erkek olduğundan daha çok sevgi dolu göründü gözünde.
Hal böyle olunca ne yapacağını bilemedi.
En kolay yoldan sonuca ulaşmak istediği için aşkını sebepsiz
yere idam etti.
Artık sevgisinin bittiğini yürütemeyeceğini söyleyerek son
virajı aşamadı.
Hem kendini hem de sevdiğim dediği erkeğini uçuruma itti.
Kendisi yaşıyordu!
Oysa erkek can çekişip yıpranıyordu.
Farkındaydı, onu çekip kurtarabilirdi ama yapmadı.
Önyargılarına bahaneler katarak bir aşkı idam ettiğinin
farkına varamayacak kadar gözlerini köreltmişti.
Bir aşkın sebepsiz yere idam edilişinin, böylesine basit ve
sıradan olması ne zor değil mi?
Daha iyi olması adına adımlar atılması gerekirken, erkeğin
tüm gücüyle mücadele etmesi söz konusuyken vazgeçene ne denebilir ki.
Hiçbir şey!
Dar pencere kalıplarından sıyrılamayan kız artık çok normal
birisi olmayı tercih sebebi olarak seçmiştir.
Sizce bu kız koca bir aşkı sebepsiz yere idam etmiş olmanın
gurunu yaşar mı?
Kim bilir belki de yaşamak acıyı hissetmemek, korkmak ise
acıyı hissetmektir!
Bir Önceki Yazı : Aşk'a Küsülmez!
Kendi hayatımdan kesitler buldum resmen.Elinize,kaleminize sağlık...
YanıtlaSil