Şu an yazdığım yazıyla alakalı hiçbir fikrim yok. “Ne kadar uzun olur,
devam edebilir miyim, güzel olur mu yoksa saçma sapan bir şey mi çıkacak
ortaya?” diye düşünmeye başladım. Hatta en önemlisi de başlığı yazmış
olmama rağmen altını neyle dolduracağımı dahi bilmiyorum.
Birçok insanın içinde garip bir düşünce vardır. Ya da bu düşünce tam bir işe başlanacağı zaman çıkagelir. O an her şeyi alt üst eder. Sizin en heyecanlı, yapmakta kararlı, bir o kadar da arzulu olduğunuz bir zamanda… Belki de sizin için ilham perilerinin havada uçuştuğu anlardır. Ama yapacak bir şey yoktur… Elinizden uçup gitmiştir. Peki bu gelen, bizi bu denli hayal kırıklığına uğratan şey ne?
Ümitsizlik…
Ümitsizlik ve devamında gelen acabalar, ya olmazsalar, hayal kırıklığına uğrama korkusu ve onlarcası… Ve bu o kadar ilginç bir durumdur ki bir süre sonra acabalar artık kesinliğe dönüşür. Acaba olmaz mı? Kesin olmaza dönüşüverir birden. Henüz ortada “fol yok yumurta yok” durumu hâkimken yapmak istediğimizin kesinlikle olmayacağına inanmışızdır.
Bir saat önce bulduğumuz o muhteşem fikrin getirmiş olduğu sevinçle havalarda uçuşan biz, bir saat sonra “Allah’ım ölmek istiyorum, ne kadar da beceriksizim” e dönüşüverir.
Verdiğimiz onca uğraştan sonra bir anda tersine bir düşünceye kapılmamızın nedeni nedir diye düşünen oldu mu hiç? Hadi oldu diyelim. Nedir nedeni? İlham perileri geldi gitti mi, dikkatim dağılıvermiş mi yoksa düşündüğüm/yapacağım şey aslında pek de güzel/verimli olmayacak mı? Bırakın çevrimize karşı bu bahaneleri üretmeyi, onları inandırmaktan çok kendimizi kandırmaya çok daha fazla çaba sarf ediyoruz. Yani yapmak istediğimiz şey, bir anda berbat, kötü, işe yaramaz oluyor…
Oysaki suç ne ilham perilerinde ne şanssızlığımızda ne de kendimizde.
En basit örneği ile bir yazı yazmaya kalkıştığımızda hani şu iyi melek kötü melek vardır ya, işte onlar çıkagelir. Bir yanımızda iyi melek: “Ne kadar güzel bir yazı, kesinlikle devamını getirmelisin ve bunu başaracaksın” der. Kötü melek de bir yandan: “Hadi oradan! Sen beceriksizin tekisin, ne anlarsın yazı yazmaktan. Onca yazar var hayatlarını bu işe adamışlar bırak yazmayı da kendine gel” der. Ve anında bırakırız yazmayı. Sanki iyi melek yokmuş, sanki bize yapabileceğimizi söylemiyormuş gibi gider kötü meleği dinleriz. Öylesine değişken bir yapımız vardır ki o anlarda, on kişiye sorsak bir şeyin güzel olup olmadığını. Ve on kişiden dokuzu beğense, yalnızca biri beğenmese, evet kesinlikle güzel değil. Bak işte biri beğenmedi neden boşuna uğraşayım ki diyerek bir yalana daha kanmış oluruz sorgusuz sualsiz.
Tüm bu yaptıklarınızı bir kenara bırakıp sadece bir kez olsun kimseyi dinlemeyin, birileri beğenecek mi, beğenmeyecek mi diye sormayın, kötü meleğin söylediklerine kulağınızı tıkayın ve yalnızca şunu yapın; Bir yazı mı yazacaksınız, şiir mi, yoksa bunların tamamen dışında bir projeniz, tasarımınız mı var? Bu yapmak istediğiniz her ne ise onu bir kenara koyun. Aynı şekilde kendinizi de… Birbirinize yakın durmayın, birbirinize bağlanmayın. Arada bir boşluk bırakın. Bu boşluğu hayatınızı ona bağlamamak için bırakın.
Gittiğiniz bir kafede onu düşünmeyin, yolda yürürken aklınızın ucundan bile geçmesin. Bir başka deyişle onunla içli dışlı olmayın, gözünüzün ucuyla sanki yokmuş gibi davranın. Eninde sonunda yapmak istediğiniz şey bitecek ve hayalinizdekinin aynısı ortaya çıkacaktır. Neden mi? Çünkü biliyorsunuz ki yapmak istediğiniz şey artık sizin için pek önemli değil, ne ilham perisi gerekli, ne insanların beğenisi, ne de iyi-kötü melek. Gerekli olmayan bir şey için hiçbir şey bu kadar sizinle uğraşmaz. Yapmak istediğiniz şeyle baş başa kalırsınız ve tabii ki arada bir boşluk bırakarak.
Unutmayın ki iham perileri gelip size bir şeyler fısıldamıyor. O en güzel yazıyı yazan da, en başarılı projeyi hayata geçiren de sizsiniz. Yani kendi benliğiniz. Birileri beğenmediği için kaybetmek zorunda değilsiniz. Ortaya çıkartacağınız şey yalnızca yaratanın size verdiği akıl ve yapma gücünüz. Ümitsizlik ise yalnızca sizin kaçtığınız limanınız.
Bakın benim de en başta yazacak hiçbir şeyim yoktu. Şimdi ise oldu. Demek ki yazacak çok şeyim varmış… Haydi şimdi git başımdan ümitsizlik. Diğer yazımı yazacağım. Boşluk!
Dost Kalemidir!
Yüreğindeki güzellik daim olsun kardeşim...
Birçok insanın içinde garip bir düşünce vardır. Ya da bu düşünce tam bir işe başlanacağı zaman çıkagelir. O an her şeyi alt üst eder. Sizin en heyecanlı, yapmakta kararlı, bir o kadar da arzulu olduğunuz bir zamanda… Belki de sizin için ilham perilerinin havada uçuştuğu anlardır. Ama yapacak bir şey yoktur… Elinizden uçup gitmiştir. Peki bu gelen, bizi bu denli hayal kırıklığına uğratan şey ne?
Ümitsizlik…
Ümitsizlik ve devamında gelen acabalar, ya olmazsalar, hayal kırıklığına uğrama korkusu ve onlarcası… Ve bu o kadar ilginç bir durumdur ki bir süre sonra acabalar artık kesinliğe dönüşür. Acaba olmaz mı? Kesin olmaza dönüşüverir birden. Henüz ortada “fol yok yumurta yok” durumu hâkimken yapmak istediğimizin kesinlikle olmayacağına inanmışızdır.
Bir saat önce bulduğumuz o muhteşem fikrin getirmiş olduğu sevinçle havalarda uçuşan biz, bir saat sonra “Allah’ım ölmek istiyorum, ne kadar da beceriksizim” e dönüşüverir.
Verdiğimiz onca uğraştan sonra bir anda tersine bir düşünceye kapılmamızın nedeni nedir diye düşünen oldu mu hiç? Hadi oldu diyelim. Nedir nedeni? İlham perileri geldi gitti mi, dikkatim dağılıvermiş mi yoksa düşündüğüm/yapacağım şey aslında pek de güzel/verimli olmayacak mı? Bırakın çevrimize karşı bu bahaneleri üretmeyi, onları inandırmaktan çok kendimizi kandırmaya çok daha fazla çaba sarf ediyoruz. Yani yapmak istediğimiz şey, bir anda berbat, kötü, işe yaramaz oluyor…
Oysaki suç ne ilham perilerinde ne şanssızlığımızda ne de kendimizde.
En basit örneği ile bir yazı yazmaya kalkıştığımızda hani şu iyi melek kötü melek vardır ya, işte onlar çıkagelir. Bir yanımızda iyi melek: “Ne kadar güzel bir yazı, kesinlikle devamını getirmelisin ve bunu başaracaksın” der. Kötü melek de bir yandan: “Hadi oradan! Sen beceriksizin tekisin, ne anlarsın yazı yazmaktan. Onca yazar var hayatlarını bu işe adamışlar bırak yazmayı da kendine gel” der. Ve anında bırakırız yazmayı. Sanki iyi melek yokmuş, sanki bize yapabileceğimizi söylemiyormuş gibi gider kötü meleği dinleriz. Öylesine değişken bir yapımız vardır ki o anlarda, on kişiye sorsak bir şeyin güzel olup olmadığını. Ve on kişiden dokuzu beğense, yalnızca biri beğenmese, evet kesinlikle güzel değil. Bak işte biri beğenmedi neden boşuna uğraşayım ki diyerek bir yalana daha kanmış oluruz sorgusuz sualsiz.
Tüm bu yaptıklarınızı bir kenara bırakıp sadece bir kez olsun kimseyi dinlemeyin, birileri beğenecek mi, beğenmeyecek mi diye sormayın, kötü meleğin söylediklerine kulağınızı tıkayın ve yalnızca şunu yapın; Bir yazı mı yazacaksınız, şiir mi, yoksa bunların tamamen dışında bir projeniz, tasarımınız mı var? Bu yapmak istediğiniz her ne ise onu bir kenara koyun. Aynı şekilde kendinizi de… Birbirinize yakın durmayın, birbirinize bağlanmayın. Arada bir boşluk bırakın. Bu boşluğu hayatınızı ona bağlamamak için bırakın.
Gittiğiniz bir kafede onu düşünmeyin, yolda yürürken aklınızın ucundan bile geçmesin. Bir başka deyişle onunla içli dışlı olmayın, gözünüzün ucuyla sanki yokmuş gibi davranın. Eninde sonunda yapmak istediğiniz şey bitecek ve hayalinizdekinin aynısı ortaya çıkacaktır. Neden mi? Çünkü biliyorsunuz ki yapmak istediğiniz şey artık sizin için pek önemli değil, ne ilham perisi gerekli, ne insanların beğenisi, ne de iyi-kötü melek. Gerekli olmayan bir şey için hiçbir şey bu kadar sizinle uğraşmaz. Yapmak istediğiniz şeyle baş başa kalırsınız ve tabii ki arada bir boşluk bırakarak.
Unutmayın ki iham perileri gelip size bir şeyler fısıldamıyor. O en güzel yazıyı yazan da, en başarılı projeyi hayata geçiren de sizsiniz. Yani kendi benliğiniz. Birileri beğenmediği için kaybetmek zorunda değilsiniz. Ortaya çıkartacağınız şey yalnızca yaratanın size verdiği akıl ve yapma gücünüz. Ümitsizlik ise yalnızca sizin kaçtığınız limanınız.
Bakın benim de en başta yazacak hiçbir şeyim yoktu. Şimdi ise oldu. Demek ki yazacak çok şeyim varmış… Haydi şimdi git başımdan ümitsizlik. Diğer yazımı yazacağım. Boşluk!
Dost Kalemidir!
Yüreğindeki güzellik daim olsun kardeşim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder