Umut etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Umut etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Eylül 2012

Aşk'ın Sessizliğe Gidişi

İnsan gidecekse tam zamanında gitmeli!

Önemli olan gitmekle kalmak arasındaki seçenekte gizlidir. Kalp kırmadan en adil şekilde gitmesini bilmektir erdemli olmak.

Giderken önemli olan haklı veya haksız olmak değildir. Haklı dahi olunsa özür dileyecek kadar asil ve güçte olmaktır. Gitmenin tam vakti zamanında gitmesini bilmektir.

Karşılıksız sevmek gibidir; yargılamadan gitmek!

Çok seversin ve bir o kadarda bağlanırsın. Bu durumdan belki de onun haberi bile olmaz.

Sen defalarca anlatıp dil döksen de baş eğsen de o bunu belki de anlamayacaktır. O nedenle giderken karşındaki insanı yargılamadan gitmene sebep olacak en önemli etken karşılıksız sevmede gizlidir.

Önemli olan kalbi incitmeden gitmektir!

Gitmek sessiz kalmak gibi değildir. Gitmek bir kere dönüşü olmamaktır. Gidersin ve bir daha asla gelmezsin, çünkü gitmek her şeyi silmektir.

Bağırıp tartışmayla da gidilmez. Orada duracaksın dinleyeceksin nefes alacaksın sonra kalmakla gitmek arasındaki duyguya kulak vereceksin. Gitmek bile kalbi incitmeden gitmeyi gerektirir.

Gitmeler zihinlerde derin yaralar açmadan yapılmalı vicdanı sızlatmamalı. Gitmek düştüyse yazgıya kalbi incitmeden gitmek önemli olanın gerçek adıdır.


Gerçek olan egoyu kontrol edip gitmektir!

İnsanın egosu güçlü kalacak diye gitmek hatanın baş mimarıdır. Gidilecekse egolar kontrol edilmeli, ego kontrol edilmezse, o sizi kontrol edecektir.

O zamanda hiçbir mutluluk gerçekte yüzü güldürmeyecektir. Doğru olan gerçek değerler kontrol edildiği zaman ego kendiliğinden kontrol altına alınmış olur. Gerçekte olan duyguyu kontrol etmede gizlidir.

Aşk’ın sessizliğe gidişi!

Gitmekle kalmak arasında bir yerden bahsediyoruz. İnsan gidince anlar mı kıymeti bilinmez ama gidenler bilir gerçek olan doğruluğun adını.

Güvenmek cesaret anahtarını eline almakla ilgilidir. Birde gitmenin yanında sessizlik vardır. Tam o noktada susar insan orada güçlü olmayı ister. Fakat güçlü olunamayacak tek noktadır sessizlik.

Zühtü Soylu

8 Eylül 2012

Aşk ve Başarı'nın Hikayesi

/ Gönlüm ancak Aşk’a tutuklu kalmak ister. /

İkisi de uzaklarda yaşamak zorunda kalan birbirine iki güzel hediyeydi.

Birisi tamamen duygularının esiri altında yaşayan şirin mi şirin bir kız çocuğuydu. Yapacağı her şeyi duygularına sorup o an hissettikleriyle yaşayan pişmanlığı kendisinde görmeyen bir kız çocuğundan bahsediyorum. Adına gelince öyle duygularıyla hareket edebilecek en güzel isim Aşk değil midir? Bu şirin kız çocuğunun adı da Aşk’tı.

Tabi ki de bir de hep kariyer düşüncesiyle kendini sadece işine vermiş bir genç vardı. Onun da aklı fikri hep yapacağı ve yapmayı planladığı işlerindeydi. Daha güçlü ve daha başarılı olma adına her şeyi yapan bu genç, kendini işine vererek hep mantığıyla hareket etme yolunu seçmiş.  Adına gelince tahmin edilebileceği gibi Başarı adında bir gençti.

Günün birinde delikanlının canı sıkılır ve kendisini dışarı atar. Yapmayı planladığı işlerinde aksamalar ve ertelemeler meydana gelmiş.  Bu durumu bir türlü kabullenemeyen Başarı, adının bile kendisine yetersiz geldiğini düşünmeye başlamış. Kendisini sağa sola savuruyor, önüne ne gelirse çarpıp yıkıp arkasına dahi bakmaya tenezzül etmiyordu.

Tam köşeyi döndüğünde karşısına dikilen Aşk’a öyle bir çarptı ki ne olduğunu dahi anlayamadı. İkisi de yerde kalmış bir birlerine bakarak ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

Çokça zaman sonra olayın şokunu atlatan Başarı ayağı kalkarak Aşk’ın yanına yaklaşıp özür diledi. Aşk hala yerde duruyor, gözlerini Başarı’dan alamıyordu. Çoktan duygularının esiri altına girmişti.

“Ne oldu?” diye söylenmeye başlayarak toparlanıp ayağa kalkmayı başardı.

Başarı sakin bir edayla; “Dalgınlığıma geldi, sizi fark etmedim, özrümü kabul edin” diyerek olaya açıklık getirdi.

“Aşk” öyle kendini kaptırmıştı ki “mühim değil” demekle yetindi.

Dakikalar geçtikçe ne yapacaklarını şaşırmış bir edayla, bir birlerine sessizce bakıyorlardı.

Başarı birazda çekinerek “bir çay içelim mi?” diyerek sessizliği bozdu.

“Aşk” biraz düşünerek “tabi neden olmasın” diyerek teklifi geri çevirmedi.

Bir çay bahçesine oturup, çayların gelmesiyle birlikte derin bir konuşmaya daldılar.

Başarı yaptıklarından bahsediyor, Aşk tüm dikkatiyle onu dinliyordu.

Başarı o kadar çok çalışmış ki hangi işi yaptıysa tamamını en iyi ve en güzel şekilde sonuçlandırmış.

Çok geçmeden Aşk şöyle seslendi;

 “Başarı bu kadar işi en iyi şekilde yaptığın halde seni bu dalgınlığa iten sebep neydi?”

Başarı, söz konusu işlerinin aksadığını ve bazı şeyleri ertelemek zorunda kaldığından bahsederek olaya açıklık getirmeye çalıştı.

“Çok ilginç” diye sözünü kesti Aşk;

“İşlerinin bu denli kusursuz olduğunu bildiğin halde böyle bir şey olması mümkün mü?” diyerek Başarı’ya öyle bir soru iletti ki, Başarı sessizliğe bürünerek dalgınlığa vurdu kendisini.

Ardından “Aşk” başladı anlatmaya…

“Benim adım Aşk!

İnsanlar beni her zaman iyi ve kötü günlerde en iyi olarak görürler. Çünkü insana en çok lazım olan benim. Ben olmazsam içlerindeki duygularının bir anlamı olmaz. Bir nevi boş bir düşünceyle mutluluk hissinin bile ne olduğunu anlamazlar.

Ben senin için de varım ama sen öyle köreltmişsin ki gözlerini hangi duygularda yaşadığını bile bilmiyorsun. Ben sana bu kadar yakınken sen kendini daha büyük görmeye, taleplerindeki içtenliği ve arzuları yetersiz görme yolunu bile çoktan seçmişsin.”

Aşk öyle bir anlatım tarzı içerisine düşmüştü ki, Başarı bile ne olduğunu çözümleyememişti. Bir süre sessizce bekleyip düşünceye daldılar.

Başarı gözlerini Aşk’tan alamıyor, ne yapacağı konusunda bir şeyler düşünüyordu. O ara Aşk ile göz göze gelen Başarı kendisinde göremediği büyük bir eksikliği fark ettiğini anlıyordu.

Çok geçmeden Aşk; “Ben artık kalksam iyi olur” diyerek Başarıya seslendi.

Oysa başarı bu sözleri duymamıştı bile. Bir süre daha bir birlerine bakmaya devam ettiler.

Ne olduysa birden bire Başarı, Aşk’ın elini tutarak; “Artık eksikliğimin sen olduğunu anladım, benim eksik yanımı tamamlar mısın?” diyerek Aşk’a beklenmedik bir teklifte bulundu.

O an Başarı hayatının gerçek yüzünü de görerek yıllarca göremediği gerçekliğe artık kavuşmuş, Aşk’ın ne olduğunu anlamıştı…

Zühtü Soylu

6 Nisan 2010

Hayatın Umut Sahnesi

Hayatı nasıl yaşadığımızı bilmeyenimiz yoktur herhalde, hepimiz insan olmanın verdiği sorumluluk ve zorluklarla yaşıyoruz. En boş vermiş, amaçsız insanların bile hayatla bir mücadeleye giriştiğini görüyoruz. İnsan yaşadığı sürece güzeli de görecektir çirkini de, iyiyi de görecektir kötüyü de, kolayı da görecektir zoru da. Sıkıntılar, olumsuzluklar olmadan hayattan zevk alınmayacaksa yaşadığınızı dahi anlayamazsınız. Tıpkı bir boşlukta gibi ne yaptığınızı anlayamazsınız. Yaşadıklarına boyun eğip köşeye çekilmek zayıflıktır, “Ben bu rolde oynamıyorum” deyip omuz silkerek bir çocuk gibi küsmek sizlere yakışmaz. Tabii ki üzüleceğiz zorlanacağız ama kendini kaptırıp koyuvermemek, kast edilen; hayata daha bir sıkı tutunmak ve inadına güçlü olmak sizlerin azimle sabırla mücadelesini sahneleyecektir. Şuan bu yazıyı okurken bile bir amacınız olduğunu düşünmekteyim. Ya yazının başlığı hoşunuza gitmiştir, ya zamanınızı bir şeylerle geçiştirmek istediğiniz için bu yazıyı okuyorsunuz ya da gerçekten bir şeyler kazanacağınızı ümit ederek yazmış olduğum bu yazıyı okuyorsunuz.

Bugün olmayabilir ama yarın olmayacağı ne malum...
Umut olmazsa insan yaşayamaz; çünkü umudunu kaybedenin kaybedecek başka bir şeyi yoktur. Ne yaparsanız yapın ama umudunuzla yapın. Nasıl ki şarkılarda, şiirlerde en önemlisi de hayatın içinde çokça yer alıyorsa bu konular; bu da demektir ki, umut yaşam içinde bir aynadır. Nasıl ki bir hamal; “Umut var oldukça dünyayı ver sırtıma!” diyor. Bizlerde bu uğurda umudumuzla istediğimiz şeyleri bugün olmazsa da yarın olacağını düşünerek umudumuzu korumalıyız. Olgun insan, yoluna çıkan engeli kabul eder fakat umutsuzluğa kapılmaz. Varsa bir hatası onu anlar, alacağı dersi alır ve yoluna devam eder. Azimle, sabırla mücadele etmek, tribünde değil, sahada olmak olgun insanın özelliğidir. Sabır olduktan sonra sabrın meyvesi de er geç olacaktır; ağacın meyve vermesinin belli bir zaman sonra gerçekleşmesi gibi sizlerde zamanla olgunlaşıp verimli hale gelebilirsiniz.

Psikolojide; Kendini Doğrulayan Kehanet? diye bir olgu vardır. Bunu bir çoğunuzun bildiğini düşünüyorum. Özellikle de öğrencilerde kendini doğrulayan kehanet örnekleri görülmektedir. Öğrenci, nasıl “Ben bunu istemem ki, ben bunu yapamam ki, ben bunu beceremem ki, ben bu dersi anlamam ki, ben çalışamam ki...” deyip işin içinden sıyrılıyorsa düşüncelerde o denli kendisini şartlandırmaktadır. Sonuçta da istemediği ama kendini hazırladığı durumlarla karşılaşırlar. İnsanlar nasıl düşünürlerse aynı düşünceleri hayatlarında da karşılarına çıkıyor. Bunun gerçek olduğunu sizlerde çok iyi biliyorsunuz. Bu düşüncelerde insanı; olumlu düşünürse olumlu sonuçlara, olumsuz düşünürlerse de olumsuz sonuçlara itiyor. Ben başarılı olacağım desek de haklı çıkıyoruz, ben başarısız olacağım desek de. Her ne olursa olsun bu iki durumda da kendi düşüncemizi doğrulamış oluyoruz. O yüzdendir ki; zihinlerinizi değiştirerek yaşamlarınızı da değiştirebileceğinizi keşfetmelisiniz.

Hayatımızın direksiyonunda biz olduğumuza göre iyi veya kötü yoldan gitmek de bizim elimizde, yani iş insanın seçimine kalıyor. İnsan olumlu düşünmeyi seçerse kazançlı çıkacağını bilir. Olumlu düşünmeyi, amaca odaklanmayı (motive olmayı) ve başarıya ulaşmayı sağlamak için NLP adı verilen, zihnin programlanmasına dayanan uygulamadan yararlanılabilir. NLP’de amaç; zihnin duygu ve düşüncelerle yeniden ele alınıp olumlu şekilde programlanmasıdır. NLP’nin günlük hayatta kolaylıkla ve zevkli bir şekilde uygulanabilen teknikleri vardır. Bu uygulama, kişisel değişime inanan ve başarıyı elde edememenin imkânsız olduğunu savunan teknikler sunmaktadır. Bu amaçla NLP’de uygulanan aşamalar gibi kendinizi hayatın bir parçası olmaktan alıkoymayın. Yaşamın kıymetini unutmadan mutlu kalma yolunda kendinizden üstün kimse yoktur. Herkes başarılı olabilir herkes mutlu olabilir ama bu kişilerin elindedir ve bunu kimse yadırgayamaz. Yaşamak o kadar güzel ki kıymetini çoğu zaman bilemiyoruz. Her gün uyandığımızda hayatta olduğumuza şükretmemiz, her şeye rağmen gökyüzüne bakıp güzel şeyler düşünmemiz, hayallerimizi ve amaçlarımızı kaybetmememiz, sürekli olarak kendimizi meşgul edecek etkinlikler bulmamız ve ne kadar olursa olsun sahip olduğumuz imkânları en iyi şekilde değerlendirmemiz, ruh sağlığımız açısından oldukça önemlidir.

yazının en başında dediğimiz gibi “İnsan yaşadığı sürece güzeli de görecektir çirkini de; iyiyi de görecektir kötüyü de; kolayı da görecektir zoru da. Sıkıntılar olumsuzluklar olmadan hayattan zevk alınmayacaksa yaşadığınızı dahi anlayamazsınız. Tıpkı bir boşlukta gibi ne yaptığınızı anlayamazsınız.” O yüzden hayatın bir bakıma mutluluk kaynağınız olduğunu unutmayın. Başarıyı sorgulayın başarısızlığı sorgulayın ama bunlara başlamadan önce kendinizi de sorgulamadan geçmeyin.
Siz Kimsiniz?
Kişisel değerleriniz neler?
Neler yaptınız neler yapmak istiyorsunuz?
Hedefleriniz nedir? Bunları bilmeden mutluluğu aramaya kalkışmayın önce kendinizi tanımlarsanız ne aradığınızı da o zaman öğrenmiş olursunuz. Unutmayın ki sorgulanmayan hayat düzeni yoktur. Sen sorgulamazsan başkaları seni sorgular ve senin elde edemediklerini başkaları elde eder. Liderin tek bir gayesi vardır oda “liderliğini başkalarına kaptırmamaktır.” Ya çıkar sahaya oyunda sen de yerini alırsın ya da tribünde kendine bir yer bulur sahadakileri izlersin.

Unutmayın!
“Zihninizdeki haritayı değiştirmek, Dünyayı değiştirmekten daha kolaydır."

Zühtü Soylu